Tohum Otizm Vakfı Dünya’da ve Türkiye’de Otizmin Son 20 Yılına Işık Tuttu
8 Mayıs 2024
Tohum Otizm Vakfı 20.yılında, İstanbul Kültür Üniversitesi ev sahipliğinde “Dünya’da ve Türkiye’de Otizmin Son 20 Yılı” sempozyumunu düzenledi. Otizmli çocukların eğitiminde daha etkili ve kapsayıcı stratejilerin geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla organize edilen sempozyumda otizm alanında değerli 13 uzmanın yanı sıra çalışma hayatındaki 3 otizmli genç de kendi deneyimlerini paylaştı.
Tohum Otizm Vakfı Başkanı Aylin Sezgin’in açılış konuşmasını yaptığı sempozyumda, kuruluşlarından bu yana otizmli çocukların erken tanı ve özel eğitimle topluma kazandırılması için çalıştıklarını ve 830.822 otizmli çocuğun ve ailenin hayatında dokunduklarını, önümüzdeki dönemde de her otizmli çocuğun potansiyelini en üst düzeyde geliştirebilmesi için çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.
İstanbul Kültür Üniversitesi adına konuşan Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe “Bugün otizmin farkındalığını artırmak için değerli bir çaba var. Eğitim Fakültemiz, Sağlık Bilimleri Fakültemiz, Psikoloji bölümümüz ve ilgili uygulama ve araştırma merkezlerimizle Tohum Otizm Vakfı’nın paydaşı olmayı insana ve topluma karşı sorumluluğumuzun bir parçası olarak görüyoruz dedi.
Açılış konuşmalarının ardından dünyada ve ülkemizde otizmin son 20 yılı psikiyatri, eğitim ve çalışma hayatı olmak üzere üç ana oturum başlığında tartışılırken bir oturumda da Tohum Otizm Vakfı’nın 20 yılı aşkın süredir hayata geçirdiği proje ve faaliyetlerle Tohum Otizm Vakfı Eğitim Kurumları’nın eğitim çalışmalarına yer verildi.
“Otizm konusunda ülkemizde ve dünyada daha çok kuruluşun çalışma yapmasına ihtiyaç var”
Psikiyatride otizmin son 20 yılı oturumunu yöneten Prof. Dr. Yankı Yazgan “Otizm alanında son 20 yıldaki gelişmelere bakıldığında otizmli bireylerin tedavilerinde devrim düzeyinde gelişme olmadığını görüyoruz; ancak bu olumsuz olarak algılanmasın. Bu bizlere daha çok 20 yıllara ihtiyacımız olduğunu ve hem ülkemizde hem de dünyada bu alanda daha çok kuruluşun çalışması gerektiğini gösteriyor.” diye ifade etti.
“Kaynaştırma sınıflarında özel ve genel eğitimin birlikte çalışacağı bir sisteme ihtiyaç var”
Eğitimde Uygulamalı Davranış Analizi (UDA) modelinin son 20 yılının tartışıldığı ikinci oturumda Prof. Dr. Bülbin Sucuoğlu konuşmasında, dünyada otizmde son 20 yılda ne gibi gelişmeler olduğuna bakıldığında birçok ülkenin kapsayıcı eğitimi yasal düzenlemelerine eklediğini ifade etti. Ülkemizde de toplumsal alanda otizm farkındalığında artış olduğunun ancak eğitim tarafında otizmli bireyler için özel eğitim ve genel eğitim sisteminin birlikte çalışacağı bir sistemin vakit kaybedilmeden kurulması gerektiğinin altını çizdi.
Sempozyumun en ilgi çeken oturumlarından biri şüphesiz İlk defa bir bilimsel sempozyumda çalışma yaşamındaki otizmlilerin deneyimlerinin kendileri tarafından aktarıldığı oturum oldu. Tohum Otizm Vakfı Eğitim Kurumları öğrencisi Selin Zülal Önal doğduğu günden bu yana bir otizmli olarak yaşadığı zorlukları, eğitim ve ailesinin desteği ile onların üstesinden nasıl geldiğini, çalışma hayatına nasıl dahil olduğunu anlattı.
“Otizmli bireylerin yaşamda fırsat eşitliğini yakalayabilmeleri için eğitim ilk şart”
Sempozyumun kapanış konuşmasını gerçekleştiren Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Burçak Karakaya “Vakıf olarak kurulduğumuz günden beri erken tanının önemini ve buna eşlik eden özel eğitimin yaratacağı farkı vurguluyoruz. Fırsat eşitliği her birey için çok önemli. Otizmli bireylerin yaşamda fırsat eşitliğini yakalayabilmeleri için eğitim ilk şart. Ülkemizde 2 milyonun üzerinde otizmli birey ve bu durumdan etkilenen 8 milyonun üzerinde aile ferdi, 0-18 yaş grubunda 700 bine yakın otizmli çocuk ve genç var. Sayılarımız azımsanmayacak oranda. Ancak bunlardan sadece 42 bine yakını eğitime ulaşabiliyor. İŞKUR verilerine göre iş gücünde 100 otizmli birey yer alıyor. Oysa otizmliler hayatın her alanında okulda, işte, sosyal hayatta varlar. ” dedi. Karakaya sözlerine şöyle devam etti:
“Her bir otizmli birey için eğitim, sosyal yaşam ve yetişkin yaşam dinamikleri farklılık gösteriyor. Dolayısıyla her bir otizmlinin kendine özgü ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve toplumsal kabulünü sağlamak için toplumun her bireyinde otizm farkındalığı yaratmamız gerekiyor. Otizmde eğitim konusunda yeni, kapsayıcı ve bilimsel dayanağı olan uygulamaları araştırmaya bunları ülkemize kazandırmaya devam edeceğiz. Öğretmenlerimiz çok önemli. Onların kapasitesini geliştirecek yayınları alan yazına kazandırmak, onlara eğitimler vermek ve aileleri güçlendirmek yine çalışma alanlarımızda olmaya devam edecek.”